Bilgilendirme:
Bu yayın, Rıfat Ilgaz’ ın 1957 yılında “Akbaba Mizah Yayınları” tarafından
yayımlanan “Donkişot İstanbulda” adlı kitabın orijinal hali korunak yayımlanmıştır.
BEYGİR KASAPLARINA KARŞI
Yanımızdan
hızla geçen eski model bir Fort, Rossinant’ ı ürkütmüştü.
“Kaç
senedir alışamadı bu beygirsiz arabalara” dedi, “Ürküyor mübarek hayvan.
Üzerinde benim gibi ünlü bir binici olmasa tepetaklak gitmesi işten bile değil!”
“Haklısınız
şövalyem!” dedim.
“İstanbul’
da ünlü biniciler var mı?”
“Kalmadı
şövalyem! Şimdi ata sütçülerle, sünnet çocukları biniyor!”
“Peki
şövalyeler neyle geziyor?”
“Cadillac’
larla. Yalnız Kasım Gülek’ in bir eşeği var.”
“Cadillac’
ı yok mu?”
“Olsa
da binemez. Adam çiğnetiyor!”
Arkamızdan
gelen otobüs şoförü başını çıkarıp bağırdı:
“Destur
babalık! Bu yolun birazını da bize bırak!”
Babalık
kelimesini “asil şövalyem” kelimesiyle değiştirerek tercüme ettim. Tabii sözü “geçmemize
müsaade buyur” haline soktum.
“Geçebilirsim,
müsaade ettim!” diye mızrağını yol boyunca uzattı. Bu asil jeste otobüs
yolcularından biri hiç de nazik olmayan bir kahkahayla cevap verdi:
“Ulan
müze bekçisi görmesin, atar askeri müzeye!”
“Yuuu
enayi! Film çeviriyor!”
Şövalyemiz
onlara karşılık verebilmek için bana:
“Ne
söylüyorlar?” diye sordu.
“Şu
gördüğümüz kahraman, şövalyelerin en asili!” diyorlar. Hemen yutmadı:
“Ama
şövalye geçmedi sözün içinde.”
“Ha
şövalye mi… Bizde şövalye enayi demektir. Onlar da enayi dediler!”
“Enayi…
Çok güzel, çok ahenkli kelime… Türkiye’ de bulunduğum müddetçe ben de şövalye
karşılığı enayi diyeceğim. Sen de öyle söyle!”.
“Başüstüne
asil enayi!”
“Yakışıyor
değil mi?”
“Yakışmaz
olur mu?”
“Demek
sizin enayiler ata binmezler?”