24.10.2012

23.10.2012

devrim karşı adalardan gelecek
lodos rüzgarlarıyla
martıların ağızlarındaki bayat simitlerle gelecek

devrim karşı adalardan gelecek
tozu dumana karışmamış türkülerle
göğün yarıldığı bir günde gelecek

devrim gelecek ey devrim

19.10.2012

yarasa' nın 21 şiiri / ahmet erhan



ışık doyurgan' a
1
ölüm rengine bürünmüş
bir ahmet erhan portresi gibi 
dolaştım kendi kıyılarımda
yalnızlığı çileden çıkaracak kadar yalnızdım
elimi düğümlediğim ayağımla
bir çağdaş ve müslim olarak 
kendime sığındım
yenilgim de bu kadardı
boğulmalarım da...

2
bütün aşklarım çoğul çıktı
neden ve nasılsa
bir sevenimi aradım
o derin ücralarda. yoktu.
konuştular. onlar hep konuşurlar
çoktular
kum tıkadım kulaklarıma
bütün aşklarımı yalnız bıraktım
kendi çoğulluğumda...

3
şimdi tekil bir yaban gibi
dolanıp duruyorum yollarda
yok ki sevenim
var mı sevenim
çoktan gömüldüğüm o uçurumda
ışık kusarak bekledim
alkolün verdiği ayazda
sanki. yoktum. bir hiçtim.

4
yalnızlığımla vardım
denizimin kıyıları hep çoğuldu
kendimdim. o kadardım.
tedbil gezdim ölümün uçurumlarında
çoktum. o kadardım.
dizüstü oturup denizime baktım
ayna değildi. azı yok bir suydu
yalnızlığımla vardım.

5
ışığım beni bıraktı artık
ateşböcekleri topladım karanlığıma

6
aklımı bir toplasam
bitecek son isyan. ne?
yenilenler bilir: var mısın, yok musun
sorusu hep bellidir, yanıtı yoktur
ölümüne bağırıyorum:
- gelecek isyan! gelecek isyan!

7
yenilgime bir insansam
çağdaş ve devrimci olarak
gün ışığı görürdüm, sevgili dünya
her şey çünkü bir içim su
ve denizse bir cigara içimi uzaklığında.

8
sanki hayatın dipnot evresindeyim
ve ne çok yaşlıyım
kuru otlar fışkırıyor her yanımdan...
bir elimde ateşi, bir elimde suyu tutsam.

9
her ölüm kendini bekler 
bir yarasanın ömrü kadar yaşadım
- sahi, bir yarasa ne kadar yaşar?

10
ışığım söndü. kalbim dindi.
bir anka masalıydı yaşadığım
sondum, sonuncuydum
yalnızlık ancak bu kadar taşardı,
fışkırırdı bazan, öyleydi
ve usulca akardı kalbimden...
olsa olsa ömrümle yaşıttı.

11
beni yalnızlığımla vurdular o gece vakti
kalbimi suyla yudular o gece vakti
öldüğümü bile söylemediler
bedenime sözüm vardı bir şafak üzre
alnımı kumla ovdular o gece vakti

12
teninde ışıyan bir ışık çiçeği
bu kadar yoracağını bilmezdim
sevgilim... benimle yıka ellerinii

13
mesela, alfabenin 14. harfinde ölmek
yarım kalmış bir ansiklopedinin sayfalarında kalmak...
adamın,
kendini kıran bir dal kadar yalnızım...

14
ne kadarsan öyle gel
kabulüm
sayım suyum çok.

15
ben öleyim ücralarda
ey şehir uleması
siz tıpış tıpış yaşayın!

16
ada' da şehirli bir yarasayım
günyüzü görmemiş ömrüm hep derinlere kaçıyor
kalemim gitgide sararıyor.

17
yalnızı ve yazığıyım bu dünyanın
mağrur bir komutan kadar mazurum

18
ellerime söz geçirmekten caydım
yalnızlığımın beş bin nüsha kopyasını çıkardım

19
tanrım, çayı demledim...
daha önce hiç bu kadar ölmememiştim.

20
erhan gidiyor, haydi bakalım
iyi de, yalnızlık yerinde duruyor, ölüm, acı...
bari ben yazdığımla kalayım.

21
ey, yarasa
ölüm
yarasın sana! 
cunda adası
temmuz , 1996

18.10.2012

buraya park etmeyin beyim milletvekilleri için ayrıldı


1
eflatun gecelerde tanıdım seni
kıskıvrak yağmurda tuttun ellerimi
oysa zifir karanlıkta sandala binip giden de bendim aslında

2
bir mentollü sigara daha içmek istedim
uzattın ellerini buzul mavisi gecelerde
keşke dedim içimden bunların yanında bir de mızıkan olsun diye

3
bu çaresiz gece yarısı sürgününde
dudaklarıma kazıdığın zifiri
bir çırpıda emecek kadar yalnızdım kuru yük istasyonlarında

4
kim yazmıştı bu küstah şiirleri
göl kıyısındaki sabah yürüyüşümde
yunus sandallar karşısındaki taşlığa kim savurmuştu


13.10.2012

edip cansever için; gökanlam 13


bir tek sen kaldın ey buzul mavi
kese kağıtlarının cani hışırtısı
şarabım bardaklarda
kumsalda ayak izlerim kaldı
üflenmemiş nefesler 
balkonda kuru kayısılar
terliklerimde asfalt izi kaldı

ey gökyüzünün tembeli
sanadır söylenen bu marşlar
parıltılı saç tokaları
sanadır yağmurdan sonra kokan
fukara çocuklarının göz yaşları

bir zeytin dalı yetti bana
o'hara şiirlerindeki ezik çarşamba günleri
mentollü sigaralardaki acılar
tenime batan zil sesleri
yettiniz artık

ayaklarıma yapışan sokak çocukları
dişlerinizdeki sarılıklar yetti bana