26.02.2013

bir damla altı şiir




sokakta

hırçın berduş gözleriyle 
şairler düşüyor yahudi sokaklarına tek tek
omuzlarında küstah tel aviv şarkıları
otel odasında kadınlara küsmüş şiirler
sinagog' un tavanı sallanıyor
şiirler bütün ekşi şarap şişelerinde 
umutsuzluk dileniyorlar mutsuzluk
şairler gözleri dönmüş ve üşüyorlar
az sonra bir çırpıda dayanacaklar kapılara
ey ahali
açın çam gövdeli kapılarınızı
bir tutam hüsran savuracağız 
yatak odalarınızın yalnızlığına

302 nolu odada

gözyaşları ensesinde ılıyor
ağzı yüzü intihar sabahı 
maria' yı özlüyor
pişkin sokak lambası altındaki çingene dansını kötü sesini
dünden kalmış ılık bir gece yarısı ıslığı 
boydan boya kesecek odadaki jesu yankısını 
şimdi sami
sessiz bir sonbahar rüzgarı gibi
içini ürpertiyor aksırıklı odanın 
kör aynalara uyanıp nice sabahlar boyu saçlarını tarıyor

karakoldaki aynada

saat sabah dördü haykırdığında burada ol
gözlerim kanlanmış olabilir
ellerim bütün sarsak
ve ben klor içmiş olabilirim sakallarımı kesmiş 
dört gün dört gece
ağlak tren raylarında sabahı bulacağız
ağzımızda jacques brel' in şarkıları
gözlerimiz önünde 
amsterdam' daki kirli sakallı balıkçı

tek sıra tiyatro sahnesinde

puslu gözlü bir ermeni kızı
dili damağı kurumuş
kanto çırpıştırıyor loş yüzlere
zengin istanbul beylerine
şimdi alıp götürsem onu
benden korkacağı malum deli gözlerimden 
ve ona bir çırpıda şiirler yazacağım
rıhtımda cevriye diye tutturacağım malum
erhan' ın kesik parmak uçlarını anlatacağım
işte şişko adam yine sahnede
aşağılar bir gülümseme iliştirip yüzüne
evet beyler bayanlar
bursa' dan gelen bu kız için bir alkış
teşekkürler merjin teşekkürler

uykusuz kuru yük gemisinde

saçları tebeşir beyazı bir adam
buram buram şiir kusuyor
on iki ay ıslak güverteye
bavulunu kaybetmiş ece ayhan şiirleri
bir numaralı katili sicilya' nın 
karakoldaki aynaların talibi
boş tiyatro salonlarındaki koltukların
ve şimdi bir iz daha bırakıyor suya 
babil gibi huzursuz ve kasvetsiz

st. louis' de

mızıkacı kız
dudakaları burukluğunun temsili
ve elleri 
kan tutar gibi ödlek

19.02.2013

anlamsız şiir

suya akıttılar kanlarını
yağmur seslerinde ölüm vardı
bir yakamoz göğün ve yerin aşikar siyahlığını
bir orospu gibi kasıklarında sakladı

çocuk önüne bir kase badem koyar
dişlerinde tuttuğu bademle
üç hayasız sabaha vurur kendini
gömleklerinde hep kan lekeleri

şehir kandırılmış bir asker sanki
bak bu toprak bizim namusumuz
biri de çıksın desin ki
bu toprak bizim zehrimiz

safran gibi kirlenmiş yüzler
bir lanet coğrafya özlemi
ve mutlaka bir halk eğitim merkezi
öyle ki terk edilmeler kalorifer petekleri

bir şair anlaşılmaya görsün
nasıl zamansız savruluyor kendi düşüncelerinden
ve bir şair yataklarınıza düşmesin
aklında hep deniz fenerleri 
gidilmemiş babil özlemleri 









8.02.2013

bir dakika

bir dakika dedim
tüm tren seferlerine bir dakika
umutlarıma sinema biletlerine bir dakika
radyodaki cinayet haberlerine
suyun kuruduğu kent meydanlarına bir dakika
yahu bir dakika dedi sami 
ciğerlere çekilmemiş sigaralara bir dakika
üniversite sınavlarına bir dakika
yasaklanmış öpüşmelere 
uzak sahil kasabalarına bir dakika
eee yetti artık bir dakika dedi ayten
yoksulluğa bir dakika
sabahlara dek sevişmeye bir dakika
canına kastı olanlara
edip cansever in kirli gözlüklerine bir dakika
bir dakika dedi ahmet erhan 
sesindeki boğukluğa bir dakika
suya basmaya korktuğu bedenine bir dakika
gün ışığı sana da bir dakika
aklımın içindeki şiirler lütfen bir dakika
yahu ne anlamazmışsınız 
bir dakika demedik mi beybaba
şu şilebe de bir dakika
sevgili ölüm sana bir dakika