suya akıttılar kanlarını
yağmur seslerinde ölüm vardı
bir yakamoz göğün ve yerin aşikar siyahlığını
bir orospu gibi kasıklarında sakladı
çocuk önüne bir kase badem koyar
dişlerinde tuttuğu bademle
üç hayasız sabaha vurur kendini
gömleklerinde hep kan lekeleri
şehir kandırılmış bir asker sanki
bak bu toprak bizim namusumuz
biri de çıksın desin ki
bu toprak bizim zehrimiz
safran gibi kirlenmiş yüzler
bir lanet coğrafya özlemi
ve mutlaka bir halk eğitim merkezi
öyle ki terk edilmeler kalorifer petekleri
bir şair anlaşılmaya görsün
nasıl zamansız savruluyor kendi düşüncelerinden
ve bir şair yataklarınıza düşmesin
aklında hep deniz fenerleri
gidilmemiş babil özlemleri