uzak kentleri ağrıtıyor sesleri,
kulaklarımda fısıltıları var karanlık adamların,
ya
silahın namlusuna uzanacak
ya
da bir kalp çarpıntısına kanacak bedenim.
ben
ve anksiyete…
yağmurlardan sonrasında maviye çalıyor yüzü gecenin,
bir sokak arasında ansızın adımlarım yavaşlıyor,
ben
miyim bu yağmur sularındaki yansıma,
hani,
pek korkak duruyor kirpiklerim.
bizzat
ben ve anksiyete…
bilmediğim bir zaman diliminde, bir başka adam,
sesleriyle boğuşuyor ürkek rüyalarının,
saati
nedense dört buçuğu beş geçemiyor,
nefesi
karanlık bir yağmuru avuçluyor.
adam,
ben ve anksiyete…
ismini en ürkek rüyalarımdan çaldığım bir kadının
yatağında,
bilmediğim bir başka dilden konuşuluyor gece yarıları,
ellerim
başımın arasında bir korkak,
kafamın
içindeki sesleri çıplak duvarlara vuruyorum.
kadın,
ben ve ankisyete…