12.01.2022

serengeti

I

-         sorsanız iyiyim. soranız herkes iyidir. yani muhtemelen. salt bu yüzden bile ‘iyiyim’ hem neden olmayayım ya da herkes olmasın? bile bile insan demiyorum. herkes ve her şey iyi olsun. bir kırlangıç neden iyi olmasın ki nehirler, eczane tabelaları, eski tanrılar, kitaplar ve orhan veli? tasasız olmak, gamsız olmak ve bunların sonucunda mutlu olmak son derece makul ama yalandır. asıl mesele dert ve tasaya bürünmüşken mutlu olmakta. zor seviyorum bir şeyleri allak bullak etmeyi, üşengeçliği ve hızlı yürümeyi. bazen insan, evet burada özellikle insan diyorum içinden bir şeyleri söküp atmak istiyor ama başka bedenlere, alkol masalarında bir çift göze, sahil kenarı rüyalarında eski sevgililere veya kağıtlara saçmalayarak benim gibi

 

ne önemi var şer şeyin
her zaman
ANLAMLI olmasının
         bazen hayat bile anlamsızlaşırken kendimce anlamlı olma zorbalığım da nereden çıkıyor?
ne de güzel akıttım içimi
kimselere gerek kalmadan
“KORKUYORUM”
diyemiyorum…

 

II

-         bazen içimi büyük bir huzursuzluk kaplıyor. saç tellerimden alnıma oradan gözlerime iniyor. bu zamanlarda aynalardaki gözlerimi tanıyamıyorum. dürüst olmak gerekirse uzun zamandır gözlerimi zaten tanıyamıyorum. yıllardır görmediğim kimselerin ağzımda saçma sapan maskeler barken beni gözlerimden tanıdıklarını söylemelerini de bir türlü anlayamıyorum. bazen bir şeylerden şüpheleniyorum. kendimden, dökülen saçlarımın beni erken terk edişinin arkasında kesin başka bir şeyler olduğundan. yaşadıklarım ya da yaşayacaklarım, bilemiyorum. huzursuzlandığım anlarda kendimi eskisi gibi sokaklara vurmak istiyor, beceremiyorum. becerirsem de kendince büyük bir daire çizip yeni bir huzursuzlukla tekrar evime dönüyorum. bazen de evime dönemiyorum, kayboluyorum. işportacıları takip ediyor, kedileri seviyorum, sokak köpeklerine laf atıyor bir kahve ya da birkaç kadeh parlatıyorum bu kez de işportacılar beni takip ediyor, kediler beni seviyor, sokak köpekleri bana laf atıyor, kaçıyorum. bazı kadınlar onlara huzur verdiğimi söylüyor, onlara inanmıyorum. bazı kadınların bana huzur verdiğini zannediyorum, söyleyemiyorum. bir gün gece vakti hiçbir yere dönmemek istiyorum. bir sokak ortasında öylece durayım bütün yollar bana dönsün istiyorum. zamanın çarkını bozmak, bilinmez bir zaman dili içerisinde yaşamak istiyorum. bazen on iki yaşımı hiç yaşamamış olmayı istiyorum.
BİRGÜNTÜMAYRIYOLLARIMIZKEŞİSSİNİSTİYORUM!

 

III

yılgın, argın, yorgun
soğuk kazı, taş ev
kars, antep, istanbul
pişmanlık, hüzün
yetmişbeşlira, hasret, külfet
taş plak, kestane şekeri
dört mevsim, tarantino
renault,kiraz ve yakar top
         anlamadınız mı?

yeni bir dil olup söylenseydi keşke en uzak kentlerde sevinçli bir hüzünle, keşke bir çocuk yüzünde izler bırakmasaydı karların sesiyle düşürken yüzleri evlerinin perdesine bir kez gelmişti oysa zihnine, yerleşmiş yeşermişti çizik sesleriyle kimi ağaç kabuklarının gölgesinde dert ve neşeyle doğan güne, eski bir yazının üzerine eğilip görebilecekmiş gibi sulara yansıyan izini

         DEŞ İÇİNDEKİNİ
bilmese de olur kimseler söylemeden hissettiğini karşılaşıp dururken içinden geçen trenlerle.
bir aslan cüssesini saklıyor yaban otlarda, bir antilop habersiz her şeyden gezinirken koskoca SERENGETİ’de, aslan yavaş yavaş otları terk ediyor aç ve sabırlı, nasıl olabiliyor da bu denli sessiz kalabiliyor o cüsseyle bilmese de olur diyor, antilop bu kez AV benim!
         BİRKAÇPENÇEileİŞİBİTİYOR
                   şansımısikiyimDİYORantilop
                   koskocaSERENGETİ’de!
                   antilop aslanın midesinde
                   namuzsuzsuasLAN
                   tüm serengeti’de!

                    

ali veli


*bu şiir biri birinden bilmem kaç sene önce-sonra aynı şehrin sokaklarında sabahlamış şairlere adanmıştır. 

ne zaman unuttum sansam
haykırıp kendini hatırlatıyor
içimde bir çocuk
‘benim adım orhan!’

artık bana uzakken sisam
ellerim o deniz kokuyor
gökyüzünde yıldızlarım soluk
sabah saatlerimde buhran…
         (bir çocuk yüreğinde
ne önemi var adın
ha ali
         ha veli…)
 

şans



şans
            verip vermeme meselesi değil
şu hayatta,
            olup olmama hadisesi var olan.
kimine bir kez
kimi kalbe birkaç kez zarlarız.
kazandığımız da mühim değildir
            kayıplarımız da.
ilk gelen zara sevincimizi
sonrakilere sakladık
            tüm mesele inatlarımızdır…

 


22.04.2021

yeni yaş şiiri -29


 bir suyun iziyim seninle
            dalga dalga saçılan
            suyun yüreğinde..
bir yaşın daha doğuyor yaşıma
seni yakalamaya hala şansım varken…
bir değil
            bir çok zaman
nasıl da kaçırdım seni
            su izi zihnimden...

            kızgın güneşe değil
            çavdarlara koşuyorum!

karayemiş

 

bu gök, güneş
            deniz, ağaçlar
bu lanet kornalar, demir makaslar
            kuru havada bomboş lakırdılar...

ben zehir gözüydüm kara yemişlerin
eğilmiş aynalarda boynum
bir vakit budanmayı bekledim…

kimliğini kaybeden huri bey' in ilanı


 
* edip cansever için

merhaba
ben huri bey
evet huri…

yazınız oraya lütfen
“kimliğimi kaybettim hükümsüzdür..”
ve ‘yükümsüzdür’ diye betimleyin lütfen.

evet ben,
huri bey
kimliğimi kaybettim, yazınız lütfen
bir deniz kenarında
tam hatırlamasam da
belki bir çatı katında
ya da iki...

evet, ben huri bey
hayır karıştırmıyorum
hayır, ismimi değil
hayır, olayları da karıştırmıyorum
iki diyorum işte,
yani iki çatı katı
evet, iki...

anladıysanız yazınız,
kimliğimi bir deniz kenarında
hatta kasabasında
hasta bir dünyanın ortasında
evet, dediğim gibi
tam da herkesin ortasında
belki dalgındım
belki de ahmak, bilmiyorum.
ama siz yazınız
“kimliğimi kaybettim
hüküm ve yüküm’ süzdür”
ben huri bey
“-nasıl mıyım?”